Önünde İki Yol Var : Ya Şuurla Yaşamak, Ya Da Derin Gaflet İçinde Olmak...
![]() |
EBRU ALTAN |
Allah Kuran’da Araf Suresi’nin 179. Ayetinde çok büyük bir sırrı açıklıyor:
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)
Ayette cehnennem için gözleri olan ama görmeyen, kulakları olan ama duymayan, kalpleri kaskatı olan insanların cehennem için yaratıldığından bahsediliyor. Bu insanlar bir tane değil, yüz tane değil, bin tane değil, belki de milyonlarca insan. Hepsi Allah’tan habersiz, tamamen gaflet içinde, söylediğinizi anlamayacak şekilde cehennem için yaratılmıştır. Bu insanların gafleti ancak hidayetle, Allah’ın bu görünmez ama bir çelik kadar sağlam duvarı kaldırması ile mümkün olur. Aksi takdirde bu insanların Allah’ın varlığını, dünyanın geçiciliğini, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu ve asıl hayatın ahirette yaşanacağını anlamaları imkânsızdır.
Milyarlarca insanın şuursuz, imansız ve adeta ölü olarak yaratılmasını çok iyi düşünmek ve tefekkür etmek gerekir. Bu milyonlarca insana bakıp da “Ama kimse Allah’a iman etmiyor, kimse Allah için bir şey yapmıyor, herkes dünyaya dalmış oyalanıyor” diyen insanların ne kadar büyük yanılgıda olduklarının apaçık kanıtıdır. Bu insanlar Allah’ın bize ayetle bildirdiği gibi cehennem için yaratılmışlardır ve insanlara bir imtihan olmak üzere gösterilmektedirler. Dolayısıyla kişi yalnızca kendi yaptıklarından, kendi imanından, kendi ihlasından sorumludur. Her insan Allah’ın huzuruna tek başına gelecek ve tek başına hesaba çekilecektir.
Tüm amacı kariyer edinmek, çok iyi bir üniversiteye girmek, zengin bir muhitte ev sahibi olmak, mallar ve çocuklar edinmek olan insanlar, Allah’ı unutup dünyaya dalanlar işte böyle büyük bir gaflet içinde yaşıyorlar. Oysa her geçen gün ölüme bir adım daha yaklaşıyorlar. Bir nefes alıyorlar, sonra bir tane daha... Son alacakları nefes belki de bir saniye sonra, ama hiç bu gerçeği akıllarına getirmiyorlar. Onlar böylesine gaflet içindeyken Allah onlara şah damarlarından daha da yakın. Her yaptıklarını görüyor, her söylediklerini duyuyor, her sözlerine şahit oluyor. Melekler hiç durmaksızın yaptıklarını kitaplarına işliyorlar. Dolayısıyla insanın hayatındaki tek bir an bile kaybolmuyor, Allah katında saklanıyor. Bu gaflet içindeki insanlar dalıp oyalanırken, Allah’ı unutarak şuursuzca eğlenirken ölüm de hiç hissettirmeden adım adım yaklaşıyor. Oysa insanlar bu dünyaya şuursuzca eğlenmek için değil Allah’a kul olmak için geliyorlar.
Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (EN'AM SURESİ / 32)
Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız? (KASAS SURESİ / 60)
Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (ANKEBUT SURESİ / 64)
Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız? (KASAS SURESİ / 60)
Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (ANKEBUT SURESİ / 64)
Tamamen şuuru kapalı dünyaya dalan insanların dışında imanlı olan, Allah’ı fark eden, sorumluluklarının bilincinde olan insanlar da var. Bu insanlar her olayın Allah’ın kontrolünde olduğunun farkındalar, her an kendileri için yazılmış olan kaderlerini yaşadıklarının farkındalar. Allah sevgisinin güzelliğini, tevekkülün ve sabrın konforunu yaşıyorlar, ibadetlerini yaparak Allah’a yöneliyorlar. Herşeyden önemlisi bu dünyanın ne kadar gelip geçici olduğunun bilincindeler. Asıl sonsuz hayatın ahiret olduğunu, bu dünyadan yalnızca bir bez parçasına sarılarak yapayalnız ayrılacaklarını biliyorlar. Ve hayatlarının her dakikasını Allah’a kulluk ederek, boş işlerden yüz çevirerek geçiriyorlar.
İman edip salih amellerde bulunanlar, biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan va'didir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır? (NİSA SURESİ / 122)
Şimdi bu iki insan arasındaki farkı görebiliyor musunuz? Biri hayatını derin gaflet içinde oyalanarak geçiriyor, diğeri ise her anının şuurunda olarak, her saniyesini salih amellerle donatıyor. Şimdi emin olun bu iki insan Allah’ın huzuruna geldiğinde salih olan da, samimiyetsiz olan da kendisini bilecektir. Samimi olan ve Allah’a teslim olan insan defterini sağ taraftan güvenle alırken, diğeri defterini sol taraftan alacak ve tüm hayatını nasıl bu kadar boşa harcadığına inanılmaz bir pişmanlık duyacaktır. Tabii ki ölümden sonra insanın üzerinden bu gafletin kalkması ona hiçbir yarar sağlamaz. Önemli olan insanın aklını başına alıp bu gaflet perdesini üzerinden çekip atmasıdır. Ahirette yaşanan pişmanlığın geri dönüşü yoktur. İnsan ne kadar yalvarırsa yalvarsın, ne kadar pişman olursa olsun artık geriye dönüş mümkün değildir. Artık yıllarca umursuzca, şımarıkça, vurdumduymaz bir şekilde Allah’ı unutarak yaşamanın hesabını verecektir...
Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, biz de bugün onları unutacağız. (A'RAF SURESİ / 51)
"Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir." (KAF SURESİ / 22)