ZAMAN DEĞİŞKEN BİR ALGIDIR
Güneş doğar, batar ve ertesi gün tekrar doğduğunda “bir gün geçti” deriz. Bu olay 30-31 kez tekrarlandığında bu kez “1 ay geçti” deriz; ama sorulduğunda bu bir ayla ilgili fazla bir detay hatırlamadığımızı, geçen zamanın sanki sadece bir an gibi olduğunu düşündüğümüzü itiraf ederiz. Yine de gözlemlediğimiz tüm bu hareketlilik ve sebep-sonuç ilişkileri bize zamanın geçtiğine dair ipuçları verir. Eğer gündüz geceyi, gece gündüzü takip etmese ve elimizde zamanın geçtiğini gösterir bir saatimiz olmasa, belki de geçen zamanın ne kadar olduğuna, bir günün ne zaman başlayıp ne zaman biteceğine dair doğru bir tahminde bulunmamız mümkün olmazdı. Bu açıdan zaman, bizim için belirli kıyas noktaları olmaksızın, ne hızla aktığı konusunda kesin bir yargıya varamayacağımız bir algıdan ibarettir.
Zamanın hızının algılanması da zamanın psikolojik bir algıdan ibaret olduğunu kanıtlar. Şöyle ki; bir arkadaşınızla buluşmak üzere sokakta beklerken, onun 10 dakikalık bir gecikmesi, size bitmek bilmeyen, çok uzun bir zaman gibi gelebilir. Ya da sabah okula veya işe gitmek üzere uyanan uykusuz bir insana uyuyacağı fazladan bir 10 dakika oldukça uzun gelebilir, hatta bu sayede uykusunun bir kısmını aldığını düşünebilir. Ama tam tersi bir durumda öğrencilik yıllarından hatırlayacağınız gibi -40 dakikalık- adeta bir asır süren bir dersin ardından 10 dakikalık bir teneffüs çok çabuk geçebilir. Ya da özlemle beklediğiniz hafta sonu tatili çok çabuk geçerken, hafta içi iş günleri geçmek bilmez. Kuşkusuz bunlar her insanın yaşadığı hislerdir. Ve bu hisler de zamanın kişiye veya algılayana göre değiştiğinin açık işaretleridir. Siz, kendi içinizde de yaşadığınız bu apaçık gerçeği anlamazlıktan gelmeyin.
Zamanın psikolojik bir algı olduğu gerçeği Kuran’da pek çok ayetle haber verilmiştir. Bu ayetlerden birkaçı şöyledir:
Dedi ki: ‘Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?’Dediler ki: ‘Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor.’” (Müminun Suresi, 112-113)
Sizi çağıracağı gün, O’na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız. (İsra Suresi, 52)
Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları birarada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar… (Yunus Suresi, 45)
Ayetlerde de görüldüğü gibi insanlar geçen zamanı çok farklı algılayabilmektedirler. İçinde bulundukları dünya hayatı hiç bitmeyecekmiş gibi görünürken, bir anda tükenir ve geriye dönüp baktıklarında en fazla beş on sayfaya sığdırılabilecek kadar detay hatırlarlar. Başka ayetlerde de zamanın farklı durumlarda farklı şekilde olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu konudaki birkaç ayet ise şöyledir:
Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Mearic Suresi, 4)
Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselir. (Secde Suresi, 5)