Kuran’daki cihad’da adam öldürülmez. Kuran’daki cihad’da bomba yağdırılmaz. İntihar bombacıları, masum insanlara hain saldırılar yoktur. Kuran’daki cihad’da nefret, lanet okuma, kin olmaz. Kuran’daki cihad’da Hz. İbrahim’in oğulları, Hz. Yakub’un, Hz. Musa’nın oğulları lanetlenmez. Kuran’daki cihad’da tehdit ve korkutma yoktur. İslam böyle bir din değildir. Katliam, ölüm, nefret ve öfke kokan bir din ne İslam’dır, ne İseviliktir ne de Museviliktir.
Ben bir Müslümanım. Dinimi Kuran’dan öğrendim. Benim Kuran’dan öğrendiğim dinde katliam yok, ölüm yok, kin yok, nefret yok, öfke yok. Benim dinim bana, bir insanı, hangi dinden, hangi milletten, hangi düşünceden, hangi ırktan olursa olsun sevmeyi ve ona saygı duymayı öğretti. Benim dinim bana Kitap Ehli’ni tanıttı. Hristiyanların ve Musevilerin var olduğunu gösterdi. Onları sevmem, korumam ve onlara şefkatle yaklaşmam gerektiğini ben Kuran’dan öğrendim. Kuran bana Kitap Ehli ile kardeş olmayı, Kitap Ehli’ne sahip çıkmayı emretti. Kuran bana, Hz. İbrahim’in, Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın ve diğer tüm peygamberlerin benim de peygamberim olduğunu öğretti.
Dolayısıyla eğer bir insan “Kuran’dan öğrendim; öldürmem, bombalamam, lanetlemem gerekir” diyorsa ya yalan söylüyordur, ya da yanlış eğitilmiştir. Müslümanım diyen bir radikal sadece öldürmek, bombalamak ve lanetlemek için icat edilen bir dine uymaktadır. İcad edilen bu dinin kaynağı Kuran değildir. Öpüp başa konularak duvara asılan Kutsal Kitap belki de hiç okunmamıştır.
Bu öyle bir dindir ki, herşey kapkaranlıktır. Sevgi yerine nefret; şefkat yerine öfke; kardeşlik yerine düşmanlık; güzellik yerine kabus; sanat, estetik, bilim ve kültür yerine cehalet vardır. Böyle bir dine inanan bir kişinin eline silah vermek kolaydır. “Bu topluluk senin düşmanın” demek kolaydır. Onu galeyana getirmek kolaydır. Öfke toplulukları oluşturmak kolaydır. İşte dünyada, sadece İslam’da değil, tüm hak dinlerde, hatta Marksizm’de, Satanizm’de, materyalizm’de, kısacası tüm din, düşünce ve ideolojilerde var olan bu büyük bela radikalizm belasıdır.
Radikalizm neden var? Çünkü insanların büyük bir kısmı bununla eğitildiler. Başka bir din bilmediler. İslam adına ortaya çıkan radikallerin de İslam diye bildiği şey sadece bu oldu. Cahil bırakıldılar, gettolaştılar. Toplumdan sanattan bilimden uzaklaştırıldılar. Cihat kavramını hep yanlış bildiler ve yanlış uyguladılar. Çünkü onlara bu öğretildi. Öğrendiklerini uygulayarak kendilerini hep iyi bir şey yapıyor zannettiler. Kendilerine, dinlerine, kendi ailelerine, kendi halklarına ve elbette başkalarına zarar verdiklerini hiç düşünmediler bile.
Oysa Kuran’daki cihad onların bildiği gibi değil. Cihad kökeni cehd olan bir kelimedir. Arapçadaki anlamları ise şudur: 1. çalışmak, çabalamak, azim, gayret, fedakarlık göstermek. 2. İnsanın kendi nefsine hakim olması. İslam’da cehd etmek; karşı tarafı bilgilendirmek, güzel ahlakı öğretmek, insanları kötülükten uzaklaştırmak için çaba harcamaktır. Yani cehd eden bir Müslümanın yapması gereken, iyiyi, güzeli, doğruyu insanlara öğretmek için uğraşmak; sevgiyi, barışı, şefkati yaygınlaştırmak ve insanları kötülükten alıkoymak için onları fedakarane şekilde eğitmektir. Bir Müslüman ikinci cihadı ise kendisi ile yapar. Nefsin kötülüklerinden, kinden ve öfkeden uzaklaşarak iyi insan olmak, insanın kendi nefsini eğitmesidir.
Radikaller bunu bilmiyorlar. İşte bu yüzden öldürerek cihad yaptığını zanneden bir kişiyi kınamak, lanetlemek, onu tehdit etmek, hapsetmek, sürgün etmek hiçbir işe yaramayacaktır. Beynindeki o yanlış bilgi, ne silahla, ne tehditle ortadan kalkar. Kişi ortadan kalksa da fikir ortadan kalkmayacaktır. Yanlış fikir yanlış insanlar üretmeye devam edecektir. Bilgiyi ancak ve ancak bilgiyle bertaraf edebilirsiniz. Bunun başka bir yolu yoktur. Sorun eğitimsiziktir. Onun eğitilmesi için de daima doğruyu, sevgiyi ve barışı ayakta tutan eğiticilerin var olması gerekir. Bu insanların şimdiye kadar hiç denenmemiş, şimdiye kadar hiç başvurulmamış bir yöntemle hareket etmeleri gerekir. Yepyeni bir dili, “barışın dilini” konuşmaları gerekir.
Bir öfke anında lanetlemek kolaydır. Ama barışın dili başkadır. Barışın dilinde “teröristler” yoktur. Yanlış eğitilmiş cahil insanlar vardır. Bu önemlidir, çünkü kendisine terörist dendikçe zaman içinde gerçekten terörist olduğuna inanan bir kişiyi eğitmek daha zorlaşır. Barışın dilinde yıkıcılık, kabadayılık yoktur. Ters üslup yoktur. Şartlar kızmaya, öfkelenmeye çok müsait olsa da kızgın üslup, kızdırıcı üslup, öfkeli üslup barışın dilinde yoktur. Barışın dilinde “hainsin, katilsin” diyen öfke insanları değil, “eğitimsizsin, bilgisizsin” diyen eğitimciler vardır. Yıllardır kullanılan ve nefret ve katliamlardan başka bir şeyi artırmayan öfke dilini bırakıp; akıl, fedakarlık ve üstünlük gerektiren o özel barış dilini kullanan özel insanların, özel milletlerin var olması lazım. Yıllardır hiçbir çözüm getirememiş o lanetleyenler ordusuna katılmak değil, barışın o özel dilini kullanan üstün insanlar olarak bu felaketlere bir çözüm getiren olmak gerekir.
Bunu deneyen milletler, topluluklar olmadı hiç. Çünkü tek yöntem bildiler. Karşılarındaki saldırgan güçlere bir damga yapıştırıp onları lanetlediler. Sanki bu bir çözüm olmuş gibi sürekli saldırıların içinde öfke içinde yaşayan ve sürekli lanetleyen yeni nesiller oluştu. Problemin asıl sebebi olan cehaleti anlamaya çalışmadılar. Elbette her toplulukta olduğu gibi bu toplulukların içinde de hainler var. Fakat eğer büyük çoğunluğu oluşturan cahiller eğitilirse hainlerin gücü kalmaz. Fakat unutulmamalıdır ki, cehalet sadece ve sadece barış dilini kullanan özel insanların özel ve itinalı eğitimi ile sona erebilir. Cehalet sona erince, katliam yapmak, füze fırlatmak, intihar bombacısı olmak için ikna edilebilecek de kimse kalmayacaktır. Katliamlar ve bombalar mantığını yitirecektir. Saldırılar içinde yaşayan bir toplulukta barış dilini ayakta tutmak elbette özel bir erdem ve olgunluk gerektirir. Ama zor zamanlarda çözüm, daima zor olanın başarılması ile sağlanmıştır. Barış diliyle radikalleri eğitmek bir çözümdür. İnsanlar ister kabul etsinler ister etmesinler, bu YEGANE ÇÖZÜMDÜR.
2013-05-01 18:30:00